Telefon
WhatsApp

Hafızlığın Fazileti

Hafızlığın Fazileti

Kimdir Hafız?

“Hafız” Arapçada “koruyan, ezberleyen” anlamına gelir. Zira o, “korumak, ezberlemek” anlamına gelen “hıfz” kökünden türetilmiş güzel bir sıfattır. Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezbere bilen kişiye “Hâfız” diyoruz. Hafızlık, ülkemizin de içinde bulunduğu kutlu İslam coğrafyasında daima önemsenmiş, hafızlara her zaman büyük bir kıymet verilmiştir.

İlk hafız peygamber efendimiz Hz. Muhammed ( s.a.s.) dir.

Ayetler nazil olup peygamberimize ulaştığında sevgili peygamberimiz gelen müjdeli haberleri belirten ayetleri sahabelerle paylaşır aynı zamanda ezberleyerek hafızasına nakşetmiştir.

Bunun yanı sıra bu uygulamayı sahabelere de aşılayarak son kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’i ezberletip hafızaya almaları, koruma işlemini başlatmış olup, halen bu işlem günümüzde aynı hassasiyet, gönüllülük ve fedakarlık içerisinde karşılaşılan sorunlara, sergilenen azim ve gayretlerin eşliğinde devam etmiş olup, gelecek zaman diliminde de aynı ilke ve prensipler içerisinde, yılmadan, yıkılmadan, yorulmadan, durmadan, bıkmadan, usanmadan devam edecek Allah’ ın izni ile inşallah.

Hafız, Hak kelamına layık insan demektir. Hafız, Allah yoluna ömrünü adayan demektir.

Hafız; bin dört yüz sene önce İslam’ın doğuşu ile ilk vahiy indiğinde, insanlığa son davet olan kutsal kelamı koruma demektir.

Çünkü son kutsal kelam hafızlara emanettir.

Allah’tan gelen emir ve yasakların insanlara tebliği ile şereflenen Kur’an- ı Kerim eşliğinde;

Bir karanlıktan aydınlanış,

Bir serap deryasından uyanış,

Bir kirlenmiş kalplerde temizleniş,

Bir körkütük cehaletten kaçış,

Bir hakikate erişmenin arifesinde,

İnsanoğlunu huzur ve refaha eriştirecek İslam dininin kutsal kılavuzu olup değişmeyecek olan son kelamın güvenliği ve korunması görevi ile onurlandırılan gönül erleridir hafızlar.
Kur’an Kerim insanlara sılada vuslat çaresidir. Cana can katan canlar canı canan demektir.
Kur’an, Hafız İzan demektir. Hafız Rabbin sevip değer verdiği muştusudur.

Hafız dünyadaki buram buram özlenen ve her yerde aranan cennet kokusudur.
Hafız, hakka gidilen yolda Kur’an yolcusudur. Hafızın dili Kur’andır. Hafız, kalbinde sonsuz huzur olan canlı Kur’an demektir.

Hafız topluma helali ve haramı bildiren, halka Hakkı sevdiren nefsi terbiye edip saadete terfi ettiren nurlu beyan demektir. Hafızın her zaman yaşar Kur’an canında, zikrederek dolaşır bedeninde ve kanında, dil ile sunduğu sevgiyle kucağında, O nu saran huzur demektir. Hafız erişilmez şandır. Hafızlık yeryüzünde yaşanabilecek en büyük eşsiz heyecandır.

Resulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin “Ümmetimin en şereflileri Kur’ân’ı ezberleyenlerdir”hadisi şerifinin müjdesine mazhar olmak, başlı başına hafızlığın mükâfatıdır. Bu söze muhatap olmak için hafız olunur. Zira hafızlık, vahyi muhafaza etmek ve satırdan sadıra damıtmaktır.

Kur’an’ı kerimi ezberlemek, hafızlığın ilk ve en zor aşamasıdır. Fakat hafız olmak kadar hıfzı muhafaza etmek de bir o kadar önemlidir. Kur’an’ı kerimi unutanı, Kur’anı kerimle amel etmeyeni, dünyanın süsüne kanıp aldananı, Kur’anı kerimde unutur ve yevm-i mahşerde aleyhine şahitlik eder.

Hafızlığın mükâfatı cennette ‘Cemalullah’la şereflenmektir. Hafızlar, mukaddes kitabı sadece dillerinde değil, gönüllerinde de taşırlar. Onların fikri de, zikri de, şükrü de Kur’anîdir. Ahdine sadık kalandır onlar… Kur’an’ı kerimin rahmanî ikliminde felaha ve salâha erenlerdir.

Hafızlar, mukaddes vahiy yükünü taşımaktadır. Onlar hak ve hakikat davasını, yorgun sırtlarına yükleyip dik yokuşları çıkanlardır. Buna rağmen, milli şairimizin diliyle “Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, naçarım/Senden sana sığınır, senden sana kaçarım” diyebilenlerdir.

Onlar, kutsal bir çilenin gönüllü hamallarıdır bu ne güzel bir yüktür. Ağır bir yükün altında olmalarına rağmen, hallerinden de şekva etmezler. Peygamber Efendimizin saçlarını ağartan Hûd Suresi’ndeki “Festakim kemâ umirte (Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!..)” ayeti onların sırtını da iki büklüm etmiştir. Onlar, bu emri hakkıyla yerine getirenlerin, sonsuza dek kalacakları yerin cennet olduğunu düşünerek soluklanırlar.

Kur’anı kerim hayat rehberidir

Kur’anı kerimi okumak “En Sevgili”yle konuşmaktır; bir anlamda Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna çıkmaktır. Onun içindir ki hayatın en zevkli demleridir Kur’an’ı kerimle geçen dakikalar… Namaz kıldığımız ve Kur’anı kerim okuduğumuz vakitler, hz.Allah’a en yakın olduğumuz zamanlardır. Bunu en çok yaşayanlar da hiç şüphesiz ki hafızlardır. Bunun emsalsiz tadını en çok onlar bilir.

Hafızlar, Kur’an âşığı insanlardır. Onların gönülleri Kur’an’ı kerimle cilalanmıştır; nazarları Kur’an’ı kerimin nuruyla keskinleşmiştir. Hafızlar, zihinlerini ilahî kelamla süslerler. Her hayrın başı olan besmele, onların altın anahtarıdır. Kur’anı kerim sarayından içeri, ancak o altın anahtarla girilir.

Hafızlık, manayla lafzın aynı gönülde birleştirilmesi, bir anlamda mayalanmasıdır. En iyi hafız, Kur’an’ı kerimi sadece lafzıyla değil, manasıyla da buluşmuş olan insandır. Zira Kur’an’ı kerimin manasıyla buluşmayan, onu içselleştirmeyen, gerçek anlamda Kur’an’ı kerimle buluşmuş sayılamaz.

Hafızlık bir gönül işidir; Kur’anı kerimi sevgisini iliklerine kadar hissetmektir. Dünya ile olan ilişkilere belli bir mesafe koymaktır. Hiçbir dünyevî beklentisi olmadan dirsek çürütmektir. İnsanların kuştüyü yataklarında uyudukları bir zamanda, rahleyi önüne alıp gece yarılarına kadar Kur’an’ı kerimle sırdaş olmaktır. Tefekkür edip gözyaşlarıyla temizlenmektir. Dağların taşıyamayacağı ağır bir yükü yiğitçe sırtlamaktır. Onun içindir ki yüce kelamın her harfi, onların kurtuluşu için şahitlik edecektir. Zira onlar, Kur’an’ı kerimi her bir harfini yüreklerine nakşetmişlerdir. Onlar, Kur’an’ı kerimin canlı şahitleridir. İlahî kelam, onların diline ne de yakışır.

Kıraat ve tilavet farkı

Hafızlar, Kur’an’ı kerimi tilavet eden değil, kıraat eden seçkin insanlardır. Zira ‘kıraat’ anlamak için, ‘tilavet’ ise aktarmak ve duyurmak için okumadır. Oysa aslolan anlamak için okumadır. Efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Eşrâfu ummetî, hameletu’l-Kur’an (Ümmetimin en şereflileri, Kur’an’ı taşıyanlardır)” buyurur. Buradaki ‘taşımak’ sadece Kur’an’ı kerimi ezberlemek değil, aynı zamanda onunla amel etmek, onu hayatı çepeçevre kuşatan unsur haline getirmektir. Zira Kur’anı kerim mezarlara okunmak için gönderilmemiştir, o dirilere nasihat etmektedir.Nitekim milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu durumu dizelere ne güzel nakşetimiş.

İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
bir ibret aranmaz mı ayetlerde ?

Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne teze mezara okunmak ne fal bakmak için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak ne el sürülmemek için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip ne sülüs ne hat yazmak için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak ne nutuk ne vaaz dini için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için

inmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek ne Acemi hor görmek için

Rabbimiz, katından gönderdiği vahyi anlamanın ve onunla amel etmenin önemiyle ilgili olarak şu çarpıcı ayeti kerimeyi göndermiştir: “Tevrat’ı taşıma sorumluluğu kendilerine verilip de sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar yüklenmiş (fakat sırtındaki yükün değerinden bîhaber olan) eşeğin durumu gibidir.” (Cuma; 5)

Hafızlık hz. Allah’a dost olmaktır

Hafızlık, dünya durdukça hiç sönmeyecek rahmanî bir meşaledir. Hafızlar, adları hep Kur’an’ı kerimle anılan bahtiyar insanlardır. Onlar Kur’an’ı kerimin nidasıyla ve nefhasıyla, geceleri gündüze tebdil eyleyenlerdir. Onlar, Kur’an ahlakıyla ahlaklanan bahtiyar insanlardır.

Hafız-ı Kur’anı kerimin , nefsanî arzularına geçit vermeyendir. Zira o izzetli ve iffetlidir. Küfrün bataklığa döndürdüğü bir dünyada, Rabbimizin kitabına korkusuzca dört elle sarılandır. O, parayı, malı mülkü değil, Kur’an’ı kerimi ve onun sahibi olan hz.Allah’ı dost edinendir. O, soğuk kış gecelerinde bile rahlenin başında oturup sabır ve sebatla geceleri, nurlu seherlere devirendir. O, insana vesvese veren şeytanın çirkin sesini bastırıp Kur’an’ı kerimin diliyle konuşandır. Zira o, zikrullahı diline pelesenk etmiştir. O, kalbiyle Rabbi arasında Kur’an’ı kerimi rabıta kılmıştır.

Kur’anı kerim , hafızın tertemiz ruhuna giydirilen altından bir elbisedir. Bu elbise, aynı zamanda manevî bir zırh hükmündedir. Küfrün paslı kılıçları bu elbiseyi delip geçmeye muktedir değildir. Kur’anı kerim, aynı zamanda hafızın başındaki billurdan taç hükmündedir. Bu taç, hz.Allah katında kralların dünyevî makam ve mevkilerinden çok daha hayırlı ve de üstündür.

Kur’anı kerimi okuyan müminlerin misali…

Hafızlık, çölde gül yetiştirmek kadar zahmetli olsa da onun kokusu Nebevî iklimlerden gelir. Hafızlar, zifiri karanlıklara doğan ayın on dördü gibidir. Hafızlar, geceyi aydınlatan kutlu kandillerdir. Gönül göğünün yıldızlarıdır onlar… Hafızlar, tüm engellere göğüs gerip ashabın nurlu yolundan gidenlerdir. Onlar, kutlu seherlerde bir güneş gibi doğarak dünyamızı ısıtırlar.

Hafızların serdarı Resulullah Efendimiz “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.” Diyerek, hafızlık müessesesini yüceltmiştir. Hafızlar, Resulullah Efendimizin sadık yoldaşlarıdır. Onların Kur’an’ı kerime yaptıkları hizmetlerinin mükâfatını Rabbimiz misliyle verecektir. Resul-i Ekrem Efendimizin, Kur’anı kerim okumayla ilgili şu mübarek veciz sözü, altın harflerle yazılmaya layıktır: “Kur’anı kerimi okuyan mümin portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’anı kerim okumayan mümin hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’anı kerim okuyan münafık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’anı kerim okumayan münafık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” (Buhârî)

On dört asırdan beri bir harfi bile değişmeyen, manası âlemleri kuşatan Kur’anı kerim, ilahî bir sevdaya düşen hafızların gönüllerinde açan vahiy çiçeğidir. Onun satırlardan sadırlara taşınmasında hafızların rolü çok büyüktür. Onlar, Kur’an’ı kerimin her bir ayetinin derin manasını ruhlarına giydirmişlerdir. Pörsümeye yüz tutmuş ruhlar, böylelikle yeniden dirilmiştir.

“Huffaz-ı Kiram” dediğimiz hafızlar, Kur’an’ı kerimi gönül aynasına düşürenlerdir; onu nesilden nesile aktaranlardır. Onlar, İslam’ın ve Kur’an’ı kerimin ruhunu yaşatanlardır. “Yaşayan ve yürüyen Kur’an” olarak niteleyebileceğimiz hafızlarımızı, Allah başımızdan eksik etmesin; Rabbim onların sayısını kat kat artırsın. Kur’anı kerim onların dilinde çiçek çiçek açsın, serpilsin… (Amin)

Paylaş:

Etiketler: hafız, kimdir, fazileti, kartaltepe merkez kuran kursu